Güzellik, bir canlının, somut bir nesnenin veya soyut bir kavramın algısal bir haz duyumsatan; hoşnutluk veren özelliğidir. Dikkat çekicidir ve sempati uyandırır. Güzellik, estetiğin, toplumsal ruhbiliminin ve kültürün bir parçası olarak incelenir ve önemli bir özelliktir. Hoşlanmaya neden olan, sevinç ve mutluluk veren, uyum ve yararlılık ifade eden bir sıfattır.
Gözle görülen nesneler, kulakla işitilen bir müzik, dil ile tadılan bir yemek, koklanan bir çiçeğin kokusu gibi beş duyu ile algılananlar yanında davranış, ahlak ve ruh gibi soyut kavramlar da güzellikle nitelendirilebilir.
Estetik yaklaşımda güzellik tanımı tarihte incelenenen bir konu olmuştur. Değişik çağlarda filozoflar güzelliğe farklı tanımlar getirdiler. Güzellik, ilahi aklın eşya alemindeki ışıltısı olarak tanımladı. Tabiatın kendisinin bütünündeki Mutlak Ruhun görüntüsü olduğu düşünüldü. Subjektif olduğu vurgulandı. Sadece duyumsama ile ilgili değil kişinin güzel ve çirkin ile ilgili yargılarının sonucu olduğu ortaya konuldu.
Güzellik bazılarına göre kişide olmayan bir özellik, bazılarına göre de kendisinde beğendiği bir farkındalıktan kaynaklanmıştır.
Bakan kişide beğeni ve hoşlanma etkileri bırakan, haz duyumlarını uyaran nesnelerin niteliği ya da özelliği olarak tanımlanması genel olarak estetik gerçekçilik olarak adlandırılır. Öte yandan güzellik duyumunun, nesnenin bir niteliği olmaktansa, öznenin duyumsayış şeklinin yapılanmışlığıyla ilintili olduğu varsayımı vardır. Buna göre güzellik, bakılan ile ilgili değil asıl olarak bakış ile ilgilidir. Bu eğilimse estetik öznelcilik olarak adlandırılır. Güzellik kavramının nesnel mi yoksa öznel temelli mi olduğu süregiden bir tartışma konusudur. Estetik gerçekçiliğin güzelliği belirlediğini ve nesnel olduğunu savunanlar objedeki simetrinin, altın oran‘a uygunluğun ve Fibonacci serisine göre dizilişin tabiatta varlığını savunurlar. Estetik öznelciliğin ağır bastığını vurgulayanlar ise tarih boyunca güzel diye tantılan insanların vasıflarının zaman içinde ne kadar farklılaştığını ortaya koyarlar. Güzel denilenin dış etkenlere göre nasıl değişiklik gösterdiğini irdelerler. Buna göre 1800’lü yıllarda yapılmış bir Goya tablosundaki tombul görünüşlü güzel kadın tasviri ile günümüz süpermodel‘leri arasında çok büyük farklar vardır. Toplumların beğenileri estetik öznelciliğe göre zaman içinde farklılaşmıştır. Mutlak ve ideal güzellikten bahsedilebilmenin mümkün olmadığı, beynimizdeki bir merkezde bunun istem dışı seçildiği iddia edilmektedir. Bu herhangi bir öğreti ile bağımsız da olabilmektedir.
Güzelliği anlamanın anahtar temalarından biri estetiktir. Duygu, duyum ve algı anlamlarına gelir. Doğruluğu temel alan mantığın ve iyiliği temel alan ahlakın yanında üçüncü inceleme alanı güzelliği temel alan estetiktir.
Güzelliğin hem öznel hem de nesnel niteliklere sahip olduğu kaydedilmiştir. Özne ya da nesneden öte, deneyimin kendisi önemsenir.
Güzelliğin tarihçesine bakarsak, Leonardo da Vinci‘nin Mona Lisa portresi altın orana göre yapılmıştır. Bu tablo tartışılmaz en güzel yapıtlardan birisidir. Ancak bu yapıttaki kadın birçok kişiye göre güzel bir kadın değildir. Güzelliğin varlık alanı ile bakışın bununla ilişkisi sorunu, estetik kuramların önemle üzerinde durdukları temel meselelerden biridir. Güzellik ve Doğruluk, Güzellik ve İyi, Güzellik ve Yücelik güzel ile ilişkili olarak değerlendirilen öteki konu başlıklarının bazılarıdır. Bazıları, güzelliğin mutlak olduğunu ideal bir güzelliğin var olması gerektiğini açıklar. Güzellik, güzel kadın duyumunun ideal formudur. Buna göre, güzellik, duyumların ötesinde var olan ve tek tek güzellik duyumlarını şekillendiren bir fikirdir. Güzellik, ilahi akıl’ın dünyadaki yansımasıdır. Güzel olan, salt kendisi için arzulanabilir olandır. Ayrıca bir de güzellik matematiksel bir orantı gibi ele alınır. Güzel olan kavranabilir olmalıdır ve bu da oran ve ölçü ile ilgilidir gibi… Nesnelerin altın oran‘a göre oranlandığında daha çekici göründüğünü kaydedenler vardır. Antik mimari, bu simetri ve oran görüşüne dayanmaktaydı. Modern araştırmacılar altın orana göre ölçülendirilmiş ve simetrik olan insan yüzlerinin olmayanlarınkinden daha çekici olduğunu belirtirler. Simetri de güzellikte çok önemlidir çünkü kalıtsal veya edinilmiş bir kusurun olmamasına işaret eder. Biçim ve modanın çok geniş ölçüde farklılık göstermesine rağmen, kültürler arası araştırmalar, insanların güzelliği algılamalarında çeşitli ortak noktalar bulmuştur. Örneğin, büyük gözler ve açık ten rengi bütün kültürlerde güzel bulunmuştur. Bebek özellikleri bütün kültürlerde tabiatından gelen bir çekiciliktedir ve gençlik, güzellik ile ilişkilidir. Güzel yüz tercihinin insanların bebeklik devirlerinden edinilmiş bir duyum olduğu ve değişik cinsiyet ve kültürlerde benzer çekicilik taşıdığı görüşü mevcuttur. Batı uygarlığında erkek güzelliği standardı için Yunan ve Roma sanatçıları temeller koyarlar. Bu tanım hala erkeklerde yakışıklılık ve etkileyici iyi görünme tasviri olarak kabul görür. İç güzelliği’ fizîkî olarak gözlemlenemeyen bir şeyin olumlu yönlerini tanımlamada kullanılan kavramdır.
Çoğu canlılar fizikî özelliklerini eşlerini çekmek için kullandıkları halde insanlar, tercihlerinde iç güzelliğine itimat ettiklerini iddia ederler. Sevecenlik, hassasiyet, şefkat, acıma, yaratıcılık ve zekanın antik çağlardan beri arzu edilen nitelikler olduğu söylenmektedir. Hâlbuki, son araştırmaların insanların eş bulmadaki gerçek alışkanlıklarında iç güzelliğe önem verdikleri iddiası ile ilgili karşılaştırmaları iç güzelliğin sathi ve önemsiz olduğunun, eş seçmede diğer hayvanlarda olduğu gibi fizîkî özelliklere itimadının varlığının altını çizerler. “İç güzelliğin” insanların eş bulma davranışlarına ölçülebilir bir etkisinin olup olmadığı kesin olarak belirlenememiş bir inceleme konusudur.
Toplumsal Etkiler
Güzellik, Karşılaştırma kuramının standardını temsil eder ve üstesinden gelinemediği zaman gücenme ve tatminsizliğe sebep olabilir. İdeal güzelliğe yakın olmayan insanlar cemiyetlerinden dışlanabilir. Araştırmacılara göre hoş görünümlü öğrenciler öğretmenlerinden sıradan öğrencilere göre daha yüksek notlar almaktadırlar. Ayrıca yakışıklı suçlular, kendilerinden daha az çekici özellikteki suçlananlara göre daha hafif cezalar almaktadırlar. Normalden daha az çekici sayılan erkekler çekici olanlardan daha az kazanırken ortalama bir kadın çalışan, çekici olan rakibesinden daha az kazanmaktadır. Güzellik ideallerinin ırkî baskıların görülmesindeki olumsuz etkileri ortaya konur. Tarih boyunca güzellik problemi filozofların çoğunu ilgilendirmiştir. Güzelin ne olduğu konusunda sanatçıdan sanatçıya olduğu kadar filozoftan filozofa farklı düşünceler ortaya çıkmıştır. Aşık Veysel: ” güzelliğin on par etmez bu bendeki aşk olmasa” derken güzelliği onu algılayanın gönlüne, beğenisine bağlar. Biz hoşumuza giden bir manzara karşısında ya da dinlediğimiz bir müzik karşısında yalnız haz almakla kalmaz, aynı zamanda yaşadığımız estetik durumu bir değer yargısı ile ifade ederiz. Güzel bir manzara, güzel bir müzik gibi. O halde güzel ya da güzellik estetik olayın ayrılmaz bir parçasıdır. Buna göre güzellik nedir? Bu soru bir güzellik felsefesinin varlığına götürür ve estetik sorunlar arasında ilk sorulan soru olur.
Gerçek güzellik, gördüğümüz nesnelerin oluşturduğu evrendeki güzellikler olmayıp evrendeki “güzel” ideasıdır. Tabiatın güzelliği, güzel ideasından pay aldığı ölçüde bize güzel görünür. Yani tabiatın güzelliği, asıl güzellik değil, güzelliğin kopyasıdır.
Nesnelerdeki güzelliği bulmaya yönelik ilgimiz, dikkat olarak adlandırılır. Estetik dikkat, estetik nesneyi oluşturan maddi unsurlara yönelik değil, onların bir kompozisyonla bir araya gelerek oluşturdukları bütünde aradığımız soyut bir şeydir. Güzel ve çirkin, iyi ve kötü, hoş ve yüce, doğru ve yanlış günlük hayatta sıkça kullanıldığımız kavramlardır. Peki, bunlar arasında nasıl bir ilişki vardır? Platon’a göre güzel olan, iyi ve doğru olandır; iyi ve doğru olan da güzel. Dolayısıyla güzeli kavrayan kişi, iyiyi de kavramış olur. Güzel olan, aynı zamanda hoş ve yücedir. Farklı düşünenler bunların hepsinin birbirinden farklı anlamlara sahip olduklarını ifade ederler. Güzellik estetikle, iyilik ahlakla, doğruluk bilgiyle, hoşluk hissi bedensel zevkle, yücelik ise doğa ve tanrıyla ilgilidir. Güzel, insanlarda estetik haz ze heyecan uyandırır. İyi, davranışlarımızla ilgidir ve bazı davranışlardan zevk hoşumuza gitmese de iyidir. Güzellik bir ahenk, orantı ve düzendir. Bu nedenle orantıdan yoksun olan hiçbir şey güzel olamaz düşüncesi vardır. Bir bakışta göremeyeceğimiz kadar büyük olan ya da mercekle göremeyeceğimiz bir eser güzel olamaz. Belki de güzellik, insanın algılama sınırlarını aşmamalıdır.